Museum

Trotsky House

3 locals recommend,

Tips from locals

Burç
July 25, 2020
Sivastopol Köşkü (Troçki’nin evi) Çankaya Caddesi’nden kuzey sahiline uzanan Hamlacı Sokağı’nda, bakımsız bahçesi içerisinde ayakta durmaktadır. Leon Troçki ise Rusya’dan sürülmesinin ardından, otobiyografisini ve Rus Devrim Tarihi adlı kitabını yazdığı Büyükada’da, 1929-33 yılları arasında yaşamıştır. Troçki Büyükada’yı 17 Haziran 1933 tarihinde terketti ve bir daha da buraya geri dönmedi. Adadaki tecriti dışında, Troçki buradaki sürgün günlerinden keyif alıyormuş gibi görünüyordu. Bunun kanıtı olarak, adadan ayrıldığı gün not defterine yazdığı şu cümleler gösterilebilir: "Dört buçuk sene oldu. Ayaklarımın Büyükada’ya iyice kök saldığına dair garip bir his var içimde."
Sivastopol Köşkü (Troçki’nin evi) Çankaya Caddesi’nden kuzey sahiline uzanan Hamlacı Sokağı’nda, bakımsız bahçesi içerisinde ayakta durmaktadır. Leon Troçki ise Rusya’dan sürülmesinin ardından, otobiyografisini ve Rus Devrim Tarihi adlı kitabını yazdığı Büyükada’da, 1929-33 yılları arasında yaşamışt…
Yaman
May 2, 2022
Lev Troçki Köşkü ve Büyükada’daki Sürgün Yaşamı İstanbul’un en kıymetli hazinesi diyebileceğimiz Prens Adaları, efsane güzellikleri ile bizleri selamlıyor. Muhteşem çam ağaçları arasında ki tarihi köşkleri, gözlerinizi alamadığınız sokakları ve harika manzaraları olan tepeler ile tüm yaşanmışlıklarını ziyaretçilere sunuyor. Prens Adaları tüm bu güzellikleri arasında hayatının bir döneminde burada yaşamış insanlar için oldukça etkileyici hikâyelerde barındırıyor. Bu hikayelerin en çarpıcı ve etkileyici olanlarından birisi de Rus devrimci Lev Troçki’nin Büyükada da geçirmiş olduğu sürgün yıllarında yaşanıyor diyebiliriz. Lev Troçki Kimdir? Lev Davidoviç Bronştayn adıyla 7 Kasım 1879’da Yanovka’da dünya ya geliyor. 1902 yılından sonra ise Troçki adını kullanmaya başlıyor. 1917 Bolşevik Devrimi’nin öncülerinden olan Lev Troçki, Sovyetler Birliği’nin kurulmasında, ihtilal sonrası iç isyanların ve ayaklanmaların bastırılmasında önemli derecede rol oynuyor. Kızıl Ordu’nun kurucu komutanı olarak kabul edilen Troçki, Lenin den sonra Sovyetlerin ikinci adamı olarak sayılıyordu. Bu süreçte Troçki, Stalin ile girmiş olduğu mücadele de yenik düşüyor ve partisiyle beraber, Bolşevik Parti’ye karşı bir işçi ayaklanması örgütlenmesi ve işçi sınıfını iktidarına karşı silahlı ayaklanmayı teşvik etme suçlarından dolayı ülkeyi terk etmek zorunda kalıyor. Troçki, günümüzden yaklaşık doksan yıl kadar önce, Şubat 1929’da, eşi Natalya Sedova ile birlikte Sovyetler Birliği tarafından siyasi sebeplerden dolayı Türkiye’ye sürgün ediliyor. Troçki, daha öncede 1927 yılında yaklaşık bir yıl kadar da Kazakistan’ın Alma Ata kentinde iç sürgüne gönderiliyor. Troçki’nin İstanbul’a Gelişi Sovyet Rusya Dışişleri Bakanı Georgiy Vasilyeviç Çiçerin de Troçki’ye ülke arayanlardan biriydi. Bu dönem Moskova’daki Türk Büyükelçisi Vasıf beydi. Sovyet Rusya’nın Ankara Büyükelçisi Y.Z.Surits’di. Çiçerin, Türk Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras ve Vasıf Bey’le defalarca konuşmuş ve sonunda Türk hükümetini razı ederek vize almayı başarmıştı. Ancak Türkiye’nin Troçki’yi kabul etmek için bazı koşulları vardı: “Troçki, politik bir göçmen olacaktı. Ona özel ve ayrıcalıklı işlem yapılmayacaktı. Başka ülkeye gitmek isterse, serbest olacaktı. Türkiye’de komünizm uğraşısı göstermeyecek, fakat istediğini yazabilecek ve bunları dışarıda bastırıp yayabilecekti. Troçki’ye Türkiye’de Rusya tarafından hiçbir suikast düzenlenmeyecek, Türk Emniyeti her türlü güvenlik önlemlerini alacaktı.” Moskova, bu koşulları kabul etti ve 23 Ocak 1929’da Moskova’daki Türkiye Büyükelçiliği’nden Troçkilere “Sedov” adıyla vize verildi. Çok sert geçen hava koşulları nedeniyle 22 günlük bir yolculuktan sonra Leon Davitoviç Troçki, Lenin’in küçük adını taşıyan “İlyiç” vapuruyla Odesa’dan 12 Şubat 1929 Salı günü İstanbul’a getirildi. Troçki ,eşi Natalya ve oğlu Leon Sedov Türkiye’ye ilk geldiklerinde Büyükada’ya yerleşmeden önce yaklaşık iki ay geçici olarak Kadıköy Moda’da yaşadılar. Daha sonra Büyükada’da ki evinde eşinin yanı sıra kızı ve torunu da kendisi ile beraber yaşamaya başladı. Böylelikle Sultan 2. Abdülhamid’in 2. kâtibi olan ‘Kâtib-i Sânî Hazreti Şehriyârî Arap İzzet Paşa’ nın Büyükada’daki köşkünde artık Bolşevik bir devrimci ve ailesi misâfir kalmış oluyordu. Odatv4.com yazarı Turhan Feyizoğlu’nun kaleme aldığı habere göre Troçki’nin Büyükada’ya gelişi o kadar da kolay olmadı. Troçki İstanbul’a indiğinde çok yoğun güvenlik önlemleri içinde Tünel’deki Sovyet Konsolosluğu’na gitti. Troçki’ye göre en güvenli yer orası idi. Ancak Türk polisi ise öyle düşünmüyordu ve Troçki’yi güvenli bir eve taşımak istiyordu. Haberde verilen detaya göre İçişleri Bakanı Şükrü Kaya, konsoloslukta kaldığı süre boyunca İstanbul Valisi’nin sık sık Troçki’yi ziyaret etmesini istedi. Büyükada, Troçki için en güvenli yer olarak görüldü ve Troçki Büyükada’ya böylelikle yerleşmiş oldu. Köşk, birçok ülkelerden gelen ziyaretçilerin akınına uğramaya başlamıştı. Radikal şair Max Eastman da Troçki’yi Büyükada’da ziyaret etmişti. Büyükada o dönemde adeta Türkiye’nin bir numaralı gündemi olmuştu. Troçki’ye uzun namlulu silahlar bile verilmişti. Zaman zaman köşke suikast ihbarları da geliyordu. Troçki hayranı gibi gelip, Stalin ajanı olarak köşke sızanlar dahi olmuştu. Dünya Basını, Troçki Zorla Türkiye’de Tutuluyor Diye Yazdı Troçki, Türkiye’ye geldiği ilk günden beri durmadan yazılar yazıyor ve yurtdışı basınlarına gönderiyordu. Özellikle Almanya, İngiltere ve ABD basınlarında Türkiye’de zorla tutulduğuna dair demeçler veriyordu. İstanbul Valisi Muhittin Üstündağ, Troçki’nin ATATÜRK’e yazdığı mektuba ve tüm bu söylentilere cevaben mektup yazdı. (Mektubu aşağıda bulabilirsiniz) Daha sonra Türk gazeteciler ile yaptığı bir sohbette kendisine “özgürlüğünün kısıtlandığına dair” yayımladığı haber soruldu. Troçki bu haberin Rusçadan Fransızcaya çevrilirken yanlış anlaşıldığını söyledi ve Türk hükümetine misafirperverliğinden dolayı teşekkür etti. Ancak yine dilini hiç bilmediği bir ülkede yaşamak istemediği için Alman hükümetine vatandaşlık başvurusu yaptığını söyledi. Şubat 1929’daki varışından Temmuz 1933’te Fransa’ya gitmek üzere ayrılmasına kadar Türkiye’de geçirdiği dört buçuk yıl, Troçki’nin yaşamının en önemli yılları arasında sayılıyor denilebilir. Büyükada’ya gelene kadar ki yaşamış oldukları ve hayat tecrübelerinin kendisine öğrettiklerini teker teker düşünüp onlardan ders çıkardığı bir dönem haline gelmesini sağlıyor. Burada yaşadığı zaman boyunca, hem teknik hem de içerik açısından farklı olarak nitelendirebileceğimiz adeta başyapıt olarak tanımlanabilecek iki eser kalem alıyor: otobiyografisi olan Hayatım ve üç ciltten oluşan Rus Devrimi’nin Tarihi. Yazmış olduğu üç ciltlik Rus Devrimi’nin Tarihi kitabını Avrupalı bir yayın evinden gelen teklif üzerine kaleme almıştı ve bu sayede yazmış olduğu kitapları yayımlayabilmişti.  Yazdığı diğer kitapları ise: Sürekli Devrim, Stalin Grubunun Hatası ve Çin Devrimi’nin Sorunları adlı kitaplar. Bu başyapıtlar, Troçki’nin yazılarının tamamını oluşturmuyordu. İletişimin oldukça yavaş olduğu o dönemlerde, Troçki yine de dünyada meydana gelen güncel olayları harika bir sağduyu ile takip ediyor ve kendiside bu konulara karşılık vermeyi ihmal etmiyordu. Troçki’nin adada geçirdiği 1929 ile 1933 arasındaki yıllar, birçok açıdan o yüzyılın en önemli yılları arasındaydı. Büyükada’da kaldığı yerde çok sıkı güvenlik önlemleri alınıyordu. Burada günlerini oldukça sıkı bir çalışma programı ile disiplinli bir şekilde geçiriyordu. En büyük eğlencesinden biri de Haralambos isimli Rum balıkçıyla düzenli olarak balığa çıkmaktı, sık sık Sedef Adası’na atış talimi yapmaya gidiyordu. Yemekler arasında ayrım yapmaz, sigara içmez yanında içilmesinden de hoşlanmaz hatta izin vermezdi. Fransızca romanlar okumaktan çok keyif alıyordu. Burada sakin bir hayat sürüyordu ve kendi deyimi ile ada çok huzur vericiydi. Lev Troçki’nin Büyükada’daki Köşkü Troçki, Büyükada’da kaldığı dönemde Arap İzzet Paşa Köşkünde yaşadı. 150 yıllık olan köşk bahçesi ile beraber 3 bin 571 metrekarelik bir alanda kurulu. Üç kattan oluşan köşkte 18 oda, 5 salon ve 5 banyo bulunuyordu. Troçki’nin kıyı tarafına yaptırdığı doğal ıstakoz havuzu da halen burada duruyor. Troçki’nin Büyükada Hakkında Düşünceleri Türkiye’ye kendi isteğiyle gelmediğini söyleyen Troçki elbetteki sürgün yaşamında mutlu değildi. Sürgün hayatı boyunca hiç bir zaman huzur bulamamıştı. Ancak Büyükada’da yaşadığı dönemde yine de ada hakkında çok olumlu düşüncelere sahipti. Troçki, Türkiye’deki sürgünü sona ermeden kısa süre önce yazdığı satırlarda, Büyükada’yı “bir huzur ve kayıtsızlık adası” olarak nitelendiriyordu. Ayrıca Troçki, sevgiyle, “bir kalemle çalışmak için hoş bir yer” olarak bahsettiği Büyükada’daki yılları sırasında, hem içerik hem de biçim açısından haklı olarak birer başyapıt olarak tanımlanabilecek otobiyografisi Hayatım ve üç ciltlik Rus Devrimi’nin Tarihi isimli eserlerini de Büyükada’da yazmıştır. Troçki adadan ayrıldığı gün not defterine şu cümleleri yazmıştır: “Dört buçuk sene oldu. Ayaklarımın Büyükada’ya iyice kök saldığına dair garip bir his var içimde.”
Lev Troçki Köşkü ve Büyükada’daki Sürgün Yaşamı İstanbul’un en kıymetli hazinesi diyebileceğimiz Prens Adaları, efsane güzellikleri ile bizleri selamlıyor. Muhteşem çam ağaçları arasında ki tarihi köşkleri, gözlerinizi alamadığınız sokakları ve harika manzaraları olan tepeler ile tüm yaşanmışlıkları…

Trotsky House by Airbnb Experiences

Get to know this iconic landmark through Airbnb Experiences, small group activities led by locals
Bosphorus Yacht Tour with Wine & Music
Istanbul Guided Tour with Professional Photographer
Turkish Food Night and Rooftop Experience
Location
6 Hamlacı Sk.
İstanbul